“YETERİNCE İYİ ANNE” OLMA YOLUNDA 5 ÖNEMLİ ÖNERİ
“Mükemmel anne” illüzyonu, hem anneleri hem de çocuklarını sık sık zorlayan temel sorunlardan biri.
Acıbadem International Hastanesi’nden Uzman Klinik Psikolog Deniz Keskin, mükemmelliğin
hayali ile bunu bulamamanın endişesini, belki de çocuk sahibi olmanın
çok öncesinde içimizde taşıdığımıza dikkat çekiyor ve annelere
şunları söylüyor: “Standart bir anne yoktur. Her anne kendine özgüdür.
Önemli olan hata yapmamak değil, hatalar üzerine düşünerek, kendimizi ve
çocuğu anlamaya çalışmaktır.”
Her anne
çocukları için en iyisini ister. Ama en iyisini istemek fikri, bazen
mükemmel olmaya dönüşüyor. Oysa mükemmel olma çabası, aynı zamanda
annelerin kaygısını artıran dolayısıyla öncelikle kendisine zarar veren
bir duygu. Acıbadem International Hastanesi’nden Uzman Klinik Psikolog Deniz Keskin,
annelerin sık sık kendilerine “Ben iyi bir anne miyim?” sorusu
sorduklarını vurgulayarak şunları söylüyor:
Bu soru beraberinde,
“kusurlu ya da eksik olma” korkusunu getiriyor. Aynı zamanda çaresizlik,
hayal kırıklığı, öfke ve suçluluk gibi başka pek çok zor duyguyu da
içinde taşıdığı söylenebilir. Dahası, bu duygular yalnızca anneye zarar
vermez. Beraberinde, aile içi çatışmalar, bazen çocukta başlayan
şikayetler kendini gösterir.
Peki, hem iyi bir anne olmak hem de bu
kaygılarla baş etmek mümkün mü? Elbette! Öncelikle mükemmel bir anne
olma fikrinden uzaklaşmak gerekiyor. Zira annelik, mükemmel değil, kah
bocalayıp kah bu bocalamalar üzerine düşünmek anlamına geliyor. İngiliz
pediatrist ve psikanalist D.W. Winnicott’un teorisine göre çocukların
ihtiyacı “mekanik bir mükemmellik” değil, “yeterince iyi anne”dir.
Yeterince iyi anne, aslında kendisi olabilen annedir. Uzman Klinik
Psikolog Deniz Keskin, “yeterince iyi anne”liğin tek bir formülü
olmadığını, her anne-çocuk ikilisinin, kendine has yolculuğunu
yaşadığını vurgulayarak; bu keşif sürecinde annelere ve babalara
rehberlik edebilecek 5 fikir sunuyor.
Çocuğunuzla aynı olmayın, ona ayna olun
Aslında
zaten öylesiniz. Bebek, annesinin yüzüne baktığında kendisini görür.
Anne, bebeğin gözünde, kendini var etme yolunda ilk aynadır. Ama ayna
olmak, aynı olmak anlamına gelmiyor. Çocuğunuz, hemen elde edemeyeceği
bir şey istediğinde, riskli bir hareket yaptığında, öfkesini kontrol
edemediğinde veya çok korktuğunda bunu ilk başlarda sözel olarak ifade
edemez, davranışlarıyla gösterir.
Tam o anda ne yaşıyorsa, duygusunu ona
gösteren bir ayna olun. Böylelikle çocuk, kendini ve dünyayı anlamaya
başlar. Örneğin, sizinle inatlaşan çocuğunuza “Sen bunu tam da şimdi
istiyorsun, olmayınca çok kızdın, beklemeyi sevmiyorsun” gibi ifadelerle
yaklaşabilirsiniz.
Doğumdan itibaren bebeğinize, hareketleri,
duyguları, reddedişleri ve arayışlarında ayna olduğunuzda, çocuğunuzun
duygu regülasyonu artar, hem kendini hem bir ötekini anlama kapasitesi
gelişir; sizinle ve başkalarıyla ilişkileri daha sağlıklı olur.
Hata yapacağınızı önceden kabul edin
Ne
sıklıkla kendinize öfkeli, yaptıklarınızı veya unuttuklarınızı
eleştiren bir ses duyuyorsunuz içinizde? Anneler de hata yapar. Anneler
de unutur, bunalır, öfkelenir, yorulur ve desteklere ihtiyaç duyar. Bu
gibi yanlarımızı reddeden, içinizdeki sert sesi azaltabilmek; kendimizin
yeten yanlarını daha çok duymaya başlamak oldukça önemli.
Güvendiğiniz
yakınlarınızla duygularınızı paylaşın. Yalnız olmadığınızı göreceksiniz.
Zor duyguların günlük yaşantınızı, çocuğunuzla ilişkinizi etkilemeye
başladığınızı hissettiğinizde ise bir uzmandan destek almayı deneyin.
Çocuğunuzun sözlerine kulak verin
Çocuğunuzu
merak etmek, o uzağınızdayken onunla ilgili evhamlarımızı değil, o
yanınızdayken, onun aklından geçenleri, ilgilendiği şeyi merak etmek
anlamına gelir. Çocuğunuz bir şey söylediğinde ona kulak verin.
Söylediği şey size anlamsız, yersiz ve bazen yanlış gelebilir. Fakat
çocuklar herhangi bir şeyi öylesine söylemez veya sormazlar.
Geçiştiren,
yargılayan, reddeden karşılıklardan kaçının. Çocuğun söylediği şey her
neyse, varsayımlara kapılmadan, ilk olarak onun ne demek istediğini,
aklında ne olduğunu çocuğa sorun. Böylelikle, özgüvenin ve yaratıcılığın
gelişmesine yardım etmiş ve daha güvenli bir ilişkiye alan açmış
olursunuz.
Kendinize zaman ayırın
Çocuğunuza
iyi gelebilmek için, öncelikle kendinize iyi gelmeye çalışın. Çoğu
kadın, bakım veren kimliği ile o denli meşguldür ki, kendisini unutmaya
başlar. Fedakarlık ve annelik toplumumuzda eşleşmiş iki kavram. Öte
yandan, sınırsızca vermek, “mükemmel” annelik illüzyonunun bir
uzantısıdır. Kimse için mümkün değildir ve çocuğa da iyi gelmez.
Kendine
iyi gelmek denince, hem ruhsal hem fiziksel yönden ilgilenmeyi
düşünebiliriz. Yapmaktan keyif aldığınız, size iyi gelen şeylerin bir
listesini yapın ve uygulamaya başlayın. Bakım ihtiyacı en yoğun yeni
doğan bebeği olan anneler dahil, her annenin kendi başına zaman
geçirmeye ihtiyacı vardır. Erken dönemde bu süre daha kısayken, çocuk
büyüdükçe süreler ve sıklıklar da artabilir.
Kendi duygularınızı çocuğunuzla paylaşın
Çocuğunuz,
kendi duygularını ve bu duygularla ne yapacağını, model alarak
keşfeder. Hissettiğiniz her duyguyu, özellikle de göstermekten
kaçındığınız duygularınızı, isimleriyle ve yaşadığınız durumla
bağlantılı şekilde çocuğunuzla paylaşın. Çocuklar duyguları sezerler,
fakat biz onlara bu duyguları anlatmadıkça, anlamakta güçlük çekerler ve
çoğunlukla kaygılanırlar.
Örneğin gün içinde sizi üzen bir şey başınıza
geldiyse, eve geldiğinizde çocuğunuza bugün üzgün olduğunuzu, öğlen
canınızı sıkan bir olay yaşadığınızı ve bu yüzden bugün biraz daha
sessiz ve dalgın olabileceğinizi anlatabilirsiniz. Bununla birlikte, zor
duygular üzerine konuşurken, desteklerin ve çözüm yollarının da sizinle
olduğunu hissettirin.
Çocuğunuzun, duygularınızın yoğunluğunda
boğulmaması ve paniklememesi önemlidir. Çocuğun yaşına, yaşanan durumun
onda yaratabileceği etkilere dikkat ederek, anlamlandırabileceği şekilde
paylaşımlarda bulunun. Çocuklara mükemmel bir dünya vaat etmek değil,
ara ara problemler oldukça üzülebildiğimiz ama bu üzüntülerle baş
edebildiğimiz bir dünya sunmak, en değerli hediyelerden biridir.
“YETERİNCE İYİ ANNE” OLMA YOLUNDA 5 ÖNEMLİ ÖNERİ
Reviewed by gastronotunmutfagi
on
Mayıs 12, 2019
Rating:
Reviewed by gastronotunmutfagi
on
Mayıs 12, 2019
Rating:



Hiç yorum yok