Önlemek Tedavi Etmekten Daha Kolay!
“Ülkemizde bir yılda doğan
bebeklerin yaklaşık yüzde 10’u, prematüre olarak doğmaktadır. Bu
bebeklerin büyük bir kısmı ise, bir kilonun altında yani; 'Aşırı Düşük
Doğum Ağırlıklı' olarak dünyaya gelmektedir” diyen İstanbul Okan
Üniversitesi Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Uzmanı Doç. Dr. Şenol
Bozdağ, anlattı.
Anne
adayları aynı endişeleri yaşıyor: “Acaba erken doğum yapacak mıyım”
Maalesef bazı annelerin korkuları gerçeğe dönüşüyor. Anneler gibi
bebekler de bekleyen zorlu bazen uzun ve sıkıntılı bir süreç başlamış
oluyor.
İlk kez 2008 yılında Avrupa'da yapılan bir sivil organizasyon
toplantısında, Kasım ayının ''Prematüre Farkındalık Ayı'' olmasına ve 17
Kasım gününün de ''Dünya Prematüre Günü'' olarak kutlanmasına karar
verildi. Gebeliğin 37. haftasından önce doğan tüm bebekler, prematüre
olarak değerlendiriliyor.
Dünyada her yıl, milyonlarca bebek prematüre
olarak doğuyor ve bunlardan bir milyonu birinci yaş gününü göremeden,
prematüreliğin neden olduğu sorunlar nedeniyle hayatını kaybediyor.
Hayatta kalan bebekler ise; bazen ciddi ve birçoğu ömür boyu süren
sağlık sorunlarıyla yüzleşmek zorunda kalabiliyor.
Çok özel bakım gerektiriyor
Ülkemizde
bir yılda doğan bebeklerin yaklaşık yüzde 10’u, prematüre olarak
doğmaktadır. Bu bebeklerin büyük bir kısmı ise, bir kilonun altında
yani; “Aşırı Düşük Doğum Ağırlıklı” olarak dünyaya gelmektedir.
Bilindiği üzere erken doğan bir bebeğin, zamanında doğmuş bir bebeğe
göre tüm organlarının gelişimi ve fonksiyonları daha zayıf ve dış
dünyaya adaptasyonu daha zor. Bu bebeklerin, akciğerleri henüz tam
gelişmemiş olduğundan, çok özel solunum cihazlarıyla soluk borularına
yerleştirilen küçük hortumlar ile yaşama tutunmaya çalışırlar.
Dolaşım
sistemleri o kadar zayıftır ki, ilaç destekleri gerekebilir. Bağışıklık
sistemleri henüz gelişmemiş olduğundan, basit mikroplardan bile
kolaylıkla etkilenirler. Beyin damarları kanamaya hassastır.
Sindirim sistemleri gelişimini henüz tamamlayamadıklarından, midelerine yerleştirilen sondalarla damla damla beslenirler. Kısacası; biz doktor ve hemşireler, onların yaşama tutunabilmeleri için her türlü yaşamsal desteği dışarıdan sunmaya çalışıyoruz.
Bebeklerin anne rahmindeki doğal
olarak karşılanan ihtiyaçlarını, suni olarak yaratmaya çalışıyoruz.
Ancak bu desteğin, asla anne rahminde sağlanan binlerce fonksiyonları
karşılayacak bir destek olamayacağını da iyi biliyoruz. Bu nedenle
prematüreliği önlemek; prematüreliği tedavi etmekten daha kolay, daha
verimli, daha ucuz ve insanidir.
Uzun dönem takip edilmeliler
Bu
bebeklerin sorunları, taburculuk sonrası da devam ediyor. Aileler uzun
dönemde; görme, işitme, kronik akciğer hastalığı, algılama, hareket
bozukluğu, dikkat dağınıklığı, öğrenme güçlükleri gibi nörogelişimsel
sorunlarla da karşılaşılabiliyor.
Prematüre bebeğin doğum ağırlığı ve
gebelik haftası ne kadar küçük ise, bu sorunlar da o kadar fazla
yaşanıyor. Amaç sadece bu bebekleri yaşatabilmek değil, bu bebekleri en
az zararla, ileride bir birey olarak topluma en sağlıklı bir şekilde
kazandırabilmektir.
Bu nedenle bilimin üzerinde uğraştığı en önemli
konulardan biri; artık bu bebekleri en küçük gebelik haftasında
yaşatmaktan öte en az zararla, en sağlıklı şekilde yaşatabilmek
olmaktadır.
Bu sebeple prematüre bebeklerin; sağlık ve gelişimsel
izlemleri ile tanı ve tedavilerinin, aile merkezli yaklaşımı bilen,
prematüreliğin getirdiği biyolojik ve psikososyal risklerini göz önünde
bulunduran bir ekip tarafından yapılması gerekmektedir.
Önlemek Tedavi Etmekten Daha Kolay!
Reviewed by gastronotunmutfagi
on
Kasım 17, 2019
Rating:
Reviewed by gastronotunmutfagi
on
Kasım 17, 2019
Rating:



Hiç yorum yok